DÜNYA EKONOMİSİNE YÖN VEREN ABD YALNIZLAŞTI MI?

Geçtiğimiz hafta Japonya Maliye Bakanlığı, geçen Haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre yıllık ortalama %0,6 artışla ekonomisini artırmaya yönelik herhangi bir tedbire ihtiyaç duymadıklarını ve dikkate alınmayacaklarını açıklamıştı.

Avrupa ekonomisinin tartışmasız belirleyicisi olan Almanya, aynı şeyi söylemeye devam ediyor: Gelecek aylarda görülmesi beklenen resesyon/durağan ekonomi için herhangi bir tedbire gerek yok (Bu konuyla ilgili detaylı bir haber yapmıştık, buradan ulaşabilirsiniz).

Japonya'nın ekonomisiyle ilgili oynadığı oyunları  saklamadığını açıkça söyleyebiliriz. Finans tahminleri, ihracatın ülkenin ekonomik görünümü için oynadığı kritik rolü her zaman vurguluyor. Çin, görünüşte anlaşmazlıkların neden olduğu gerilimlere rağmen Japonya’nın ticareti, yatırımları ve ekonomik büyümesinin bir anahtarı olarak kabul ediliyor. Peki bu durumda ABD'nin Çin'e ihtiyacı olduğu söylenebilir mi?

Kaynak: industryweek.com

ABD - JAPONYA İLİŞKİLERİ


ABD ile Tokyo arasında ise böyle bir sorun yaşanmıyor. Bu yılın ilk sekiz ayında gerçekleşen ticaret hacmi önceki yıla göre % 6.3 artış gösterdi. Anlaşılan o ki Washington’un Japonya’daki askeri varlığı neticesinde Tokyo’dan Çin, Asya ve hatta dünyanın geri kalan ülkeleri üzerindeki ekonomik, siyasi ve askeri etkisine muhalefet etmesi bekleniyor.

Her iki tarafla da çalışan Japonya, ABD ve Çin ile oldukça hareketli ve dinamik bir ticaret yürütüyor. Bu yılın ilk sekiz ayında, Japonya’nın Çin’e ihracatı 86.4 milyar dolar seviyesinde ve ABD’ye yapılan ihracatı ise 94.6 milyar dolara yaklaştı. Bu iki ülke şu anda Japonya’nın yurtdışındaki toplam satışının yaklaşık % 40’ını oluşturuyor.

Washington, belki de Japonya’nın en büyük iki ticaret ortağıyla çok farklı ilişkilerde bulunduğunu kabul etmeli: Tokyo, Çin’de önemli ticaret açıkları yaşarken, ABD'deki işlemlerinden ise çok para kazanıyor.

Avrupa da aynı ticaret modelini gösteriyor. Ocak-Ağustos döneminde, Avrupa Birliği, ABD ile 102,7 milyar euroluk ticaret fazlası ve Çin ile 127,4 milyar euroluk ticaret açığı bildirdi. Almanya ise ABD'deki ticaret fazlasının yaklaşık üçte birini oluştururken Çin ile çok küçük (7.5 milyar euro) bir açık verdi.

Japonların bu konuda bir yorumu yok, ancak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Pekin'deki AB Ticaret Odası liderliğindeki Avrupalılar, Çin’in ticaret kuralları ve uygulamalarından aşırı derecede şikayetçi olduklarını şiddetle dile getiriyorlar. Pekin'in bu probleme yanıtı yalnızca gülmek oluyor çünkü Paris ile Berlin arasında bir anlaşma olduğunu görmediklerini belirtiyorlar. Ancak Çin’in Fransa’daki ticaret açığı - 2018’de 29.2 milyar euro idi- ve Fransa’nın en büyük ticaret açıklarından birisini temsil ediyor.

Görünüşe göre Çin bu konuda bir şeyler yapmak istiyor. Macron bu hafta Şangay'ı ziyaret edecek ve China International Import Expo'da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ticaret hakkında konuşacaklar.

Geçen hafta Hindistan’da görevde bulunan Angela Merkel - gelecek yıl Çin ile ticaret yapmak istediğini dile getirdi ve bunun -Brexit'in gerçekleşeceğini düşünerek- Almanya’nın AB dönem başkanlığını devralacak bir odak noktası haline getirmek istedğini de belirtti. Bunun için verilen tarih ise Çin’le Leipzig’te 2020 Eylül ayında yapılacak olan zirve olarak belirlendi.

Macron, büyüme yanlısı bir para ve maliye politikası karışımı elde etmek için Alman ekonomi politikalarını değiştiremeyeceğini biliyor ve bu durum, 2022'de gerçekleşecek olan bir sonraki seçimlerde Macron’un politik yıkımına kolaylıkla yol açabilir.

ABD NE YAPMALI?


ABD, Çin ile bir ticaret anlaşması yapmalı ve Pekin, dünya ekonomisine fayda sağlayacak yapıcı bir ilişki kurmak için Washington ile ticari hesapları dengelemelidir. Washington’un Atlantik-ötesi politikası Almanya’nın ekonomik büyüme politikalarına odaklanmalıdır.

Her zamanki gibi, Amerika’nın müttefikleri - Japonya ve Almanya - ABD ekonomisinde serbest dolaşımlarına devam edecek ve dünyanın geri kalanında büyüme ve istihdama net katkı yapamayacaklar. Bu nedenle yalnızca ABD, Amerika’nın en büyük denizaşırı pazarlarına zarar veren, büyümeyi zorlaştıran AB politikalarını değiştirebilir. Bunu yapmanın yolu oldukça basit çünkü 2018'de ABD’nin Almanya'ya 126 milyar dolarlık ihracatına alternatif olabilecek başka bir pazar yok. Bu hususta ABD’nin Çin ile çok fazla vakit kaybetmeden bir ticaret anlaşması yapması ve provokatif Çin karşıtı söylemlerini hafifletmesi faydalı olacaktır. Çin de kendi adına, ABD ile olan dengeli ticaret hesaplarının, her iki ülkenin de birlikte yaşayabileceği ve dünyanın geri kalanı için çok büyük fayda sağlayabilecek yapıcı bir ilişki için bir çıkış noktası olduğunu anlamalıdır.

Washington’un Atlantik-ötesi politikası, Almanya’nın ekonomik politikalarına odaklanmalı. Almanya’nın yanlış liderliği, kaotik ve bölünmüş bir ortama yol açtı. Washington bu durumun Avrupa'nın geri kalanını istikrarsızlaştırmasına ve barışçıl tavrını yok etmesine izin vermemelidir.


Kaynak:
cnbc.com