KORONAVİRÜS ve PANİK ALIMLARI

Koronavirüs salgını ülkelere yayılmaya başladığında insanlar marketlere akın edip temel ihtiyaç ve özellikle de tuvalet kağıdı stoklama davranışı göstermeye başladılar. Boş süpermarket raflarının fotoğrafları haberlerde ve sosyal medyada dolaşıyor. Tuvalet kağıdı için kavga edenler, dezenfektan almak için market açılır açılmaz saldıranlar... Tüm dünyada kitlesel panik alım çılgınlığına şahit oluyoruz.

Panik Alımı (Panic Buying) Nedir?

Panik alımlar (panic buying), satın alma hacminde hızlı bir artışla belirlenen ve tipik olarak bir mal veya menkul kıymetin fiyatının yükselmesine sebep olan bir davranış türüdür. Makro bakış açısından panik satın alımlar arzı azaltır ve daha yüksek talep yaratarak daha yüksek fiyat enflasyonuna yol açar. Mikro düzeyde, mesela yatırım piyasalarında, FOMO gibi faktörler neticesinde tetiklenen satın alımlar, panik alımına yol açabilir. Panik alımları, enflasyonun hızla yükseleceğinden endişe duyan ve alım gücünün azalacağını düşünen kişilerin aşırı alım yaparak paniklemesiyle de ortaya çıkabilir.

Panik Alım ve Yatırım İlişkisi


Finansal piyasalardaki panik alımları, bir varlık destek bölgesine ulaştığında ve geri dönüş için güçlü sinyaller gösterdiğinde ortaya çıkabilir. Panik alımlar, bir şirketin değeri ve işlem fiyatını olumlu yönde etkileyecek beklenmedik bir haber akışının ardından da ortaya çıkabilir.

Piyasa mekanizmaları, bir menkul kıymetin günlük fiyatının oynaklığını etkileyen merkezi bir bileşendir. Menkul kıymetler ikincil piyasada sürekli işlem gördüğünden panik alımı gerçekleştiğinde kolayca etkilenebilirler. Piyasa yapıcıların arzı düşük olan bir menkul kıymete yüksek talep göstermesi, ask fiyatını anında artırabilir ve fiyatı istikrarlı bir şekilde yükseltebilir. Panik alımının teknik veya temel herhangi bir faktörlerden kaynaklanıyor olup olmadığına bakılmaksızın, panik alımları gerçekleştiğinde fiyatların her zaman daha yüksek olduğunu görürüz.

Panik Alımın Zararları Nelerdir?


Koronavirüs sağlığımızı tehdit ederken medeniyetimizi de tehdit ediyor. İşin psikolojik boyutuna baktığımız zaman bir noktaya kadar panik alımlarının görülmesinin kabul edilebilir olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü insanlar kontrol edemedikleri bir durum karşısında genellikle kontrol edebileceği şeyler üzerinde durmaya eğilimli olurlar. Bunun en basit yolu da parayla bir şeyler satın almak, kendini hem kontol altında hem de garanti altında hissetmek oluyor. Evrimsel süreçte stoklama (istifleme) davranışını kendimizi gelecek tehlikelere karşı hazırlıklı ve güvende hissetmek için sergilediğimizi görüyoruz. Buraya kadar panik alımları oldukça mantıklı, fakat şu anda dünya çapında yaşanan -özellikle tuvalet kağıdında- ürün kavgaları bu durumun mantıklı seviyeyi çoktan aştığını gösteriyor.

Bazı ülkeler (Almanya gibi) belirli ürünlerin fazla alınması durumunda ekstra para talep etmeye başlayarak panik alımların önüne geçmeye çalışıyor. Hükümetler tüketicilere her ne kadar aylarca hatta yıllarca yeterli stokları olduğunu söyleseler de kimsenin hükümetlere inandığı yok gibi görünüyor.

Özellikle dezenfektan, koruyucu maske gibi hastanelerde sağlık çalışanları tarafından kullanılan ürünlerin stoklarının tükenmesi, sağlık personellerini büyük sıkıntı içine düşürdü. Maske veya koruyucu elbise bulamayan doktor ve hemşirelerin çöp torbalarından elbise yaptığı görüntüler var. Birçok hastaneden ise acil maske ve ekipman desteği isteniyor. Buna ek olarak, marketlerde bulunan dezenfektan (veya kolonya) gibi ürünlerden 1-2 tane almak yerine tüm rafı satın alan kişiler de var. Fakat panik alımı yapan kişi, bu davranışla aslında kendisini virüsten koruyabilecek başka bir insanın kendisini korumasını engellediğini ve virüs yayılımına katkıda bulunmuş olduğunun farkında değil gibi görünüyor.

The New York Times'a göre, ülkenin en büyük perakendecileri, süt ürünleri üreticileri ve et üreticileri, gıda tedarik zincirlerinin sağlam olduğunu ve koronavirüs pandemisinin getirdiği eşi görülmemiş stokları karşılamak için arttığını söylüyorlar. Gıda endüstrisinin işi çok büyük. Dünya çapında gıda endüstrileri salgına rağmen çalışmayı sürdürüyor ve olası negatif durumlar için acil eylem planları hazırlıyorlar.

Peki Bu Durumda Ne Yapmalısınız?


Öncelikle ne yapmamalısınız: Raflarınızı asla kullanmayacağınız ve size sayıca fazla olacak ürünlerle doldurmamalısınız. O zaman ne yapmak lazım?

1.Resmi açıklamaları takip edin: Haber kanallarındaki resmi verilere kulak verin. Bazı haber kaynakları yanlış/yalan haber yapabilir. Sosyal medyada insanların paniklemesine sebep olabilecek açıklamalarda bulunan kişilerin (resmi kaynak belirtmeden yorum yapılması vb.) sözlerine kulak asmamak gerekli. Bu nedenle sosyal medyada gezinirken okuduğunuz her şeye inanmayın.

2.Günlük rutinlerinizi sürdürün: Koronavirüs yüzünden her şey belirsiz gibi görünebilir. Fakat unutmayın, bu günler de geçecek ve yine hayatın monoton akışına kapılıp gideceğiz. Bu nedenle günlük rutinlerinizden (sabah duş almak, çalışmak, kahve molası vermek, kitap okumak, temizlik yapmak vb.) kopmamaya çalışın. Evde oturuyorum nasıl olsa diyerek buzdolabınızla bütünleşmeyin, sağlığınıza dikkat edin. Sağlıklı beslenin, egzersiz yapın, online spor derslerini takip edin.

3.Zorunlu market alışverişlerinizin süresini kısaltın: Mümkünse markete hiç çıkmayın, ama eğer zorunlu bir ihtiyaçtan ötürü çıkmanız gerekirse alacağınız şeyleri not edin ve markete girdiğiniz gibi reyondan alacaklarınızı alıp oyalanmadan çıkın.


Kriz zamanlarında paniklemek normaldir. Önemli olan bu paniği kontrol edebilmekte. Unutmayın, aşırı panik alımlar, takıntı ve anksiyeteye yol açabilir. Takıntıların artmasıyla birlikte içinde bulunduğumuz krizi çok daha şiddetli geçirme olasılığı doğar. Buna sebebiyet vermemek adına rasyonel kalmaya çalışmalıyız. Yakında bu günler de bitecek ve hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Fakat şimdi güçlü olma zamanı.

Sağlıklı günler...